İnsanlar vardır; gelip geçerler hayatlarımızdan. Kimi hiçbir iz bırakmaz ardından, kimi hafifçe okşar ruhumuzu, kimi de hüzün bırakır ardından...
İnsanlar vardır; usulca sokulurlar içimize, sonsuza kadar kalsın isteriz orada...
Bazıları serap gibidir, yokluğunda hayalleridir gerçeğimiz...
İnsanlar vardır; su gibi aziz, su gibi duru. Konuştukça su olur akarlar kalbimize can gibi, canan gibi...
İnsanlar vardır; ışığı sönmüş yıldızlar gibi çaresizdirler. Açtın mı kollarını, kalbine doldururlar ışığı...
İnsanlar vardır; soğuk duvarlar misali. Gülümsemenin sıcaklığını bilmezler, bilseler de sevmezler...
İnsanlar vardır; gelip geçerler hayatlarımızdan. Kimi depremlerle gider, kimi fırtınalarla…
Ben kalanlardan yanayım…
Gitmeyenlerin sadakatini ve sabrını severim…
Sarılıp, bırakmayanların sıcaklığını…
Ne yaparsak yapalım ne düşünürsek düşünelim, halen neredeyse dünyanın bütün coğrafyalarında, inanç sistemlerinde, sosyal ve siyasal sınıflandırmalarında kadının yeri dezavantajlı gruplar arasındadır. Evet özgündür, evet güya niteliklidir, evet farklıdır ama bir bu kadar da tartışmalıdır.
Yaşam kurgularımızın en temelinde yer alan kadını, bilerek ya da bilmeden, farkındalıkla ya da hiç düşünmeden, içten içe inanarak ya da bunu da gözetmeden, geçmiş ve gelecek hayatlarımızın, inançlarımızın, yaşam kurgularımızın temeline koyduğumuzu iddia etsek de halen dünyanın yarısından fazla kısmında kadın dezavantajlı gruplar içerisinden sıyrılabilmiş, kendi hak ettiği konuma gelebilmiş değildir…
Bu durum, bizim coğrafyamızın kadınları için, dünyanın kalan kısmından daha da gerçektir…
Böyle bir coğrafyanın, erkek egemen toplumunda bir kadın olarak; özellikle siyasette zirveyi yakalamak, her türlü yıpratma, caydırma ve baskı politikalarına rağmen zirvede kalmak büyük başarıdır…
Her kadına öyle kolay nasip olmayacak ‘’Külkedisi Masalının’’, ‘‘Aşk Tesadüfleri Sever’’ ile başlayan işte bu büyük başarı hikayesini, ‘’Topuklu Efe’’ lakabıyla taçlandırarak efsaneleştirmek de taktire şayandı!
Bir teknik ressamdan, Dünya siyasetinin tanıdığı bir efsane çıkmıştı…
Ben Baykal’ın ‘’şapkadan çıkardığı’’, fakat güç zehirlenmesi nedeniyle kendi topuğuna sıkan ‘’Topuklu Efe’’nin, ‘’Topuklayan Efe’ye’’ dönüşüm konusunu pas geçeceğim. 2002 yılında başlayan hikâyenin, 16 Eylül 2025 Salı gününe devredilmiş haliyle yapılan ve ‘’ayıp ötesi utanca dönüşen’’ Meclis toplantısına kadar devam eden süreçte yaşanalar ve gelişen olaylarla ilgili olarak; günahları ve sevaplarıyla yazılmayan, çizilmeyen hemen hemen bir şey kalmadı çünkü. Malumun ilanının tekrarına gerek olmaz…
Üstat Adnan Bilek, bir köşe yazısında, ‘’Aydın'a ilk kötülüğü 2002’de CHP'nin önceki Genel Başkanı Deniz Baykal yaptı.’’ diyor. Hayır. Baykal ilk kötülüğü 1994 yılında yaptı!
Bu, başka bir yazımın konusu olacak!
Vesileyle, Mustafa Konur ağabeyi saygı ve rahmetle anıyorum…
Bütün ihanetler çok çirkindir. Yapanı küçük düşürür. Fakat bazıları aynı zamanda iğrençtir de!
Dünyanın en iğrenç ihaneti; içinde yer aldığın aileye, gruba, takıma, derneğe, partiye veya topluma; en kritik, en olmadık zamanlarda ve en olmaması gereken anlarda yapılan ihanettir.
Yani ihaneti iğrenç kılan zamanlama ve koşullardır…
Ve bu salt bir ihanet değildir. Bu çok daha başka bir şeydir. Çünkü ihanetin, içinde bulunduğun yapıya ilişkin büyük zalimliklerin yapıldığı koşullarda ve zamanlarda yapılması bambaşka bir kötülük, bambaşka bir çirkinlik ve bambaşka karakter ve ahlak sorunudur...
Ne yazıktır ki Halide Ediplerin, Kara Fatmaların, Behice Boranların Türkiye’sinde böylesi ihanetler sık yaşanır oldu...
Kadın kotası falan diyerek siyasete, kimliği ve karakteri sağlam olmayanları, sırf kadın oldukları için doldurmak etik de değildir ahlaki de. Pozitif ayrımcılık böyle bir şey değil çünkü. Kadınlar ve siyaset ilişkisi çürüyerek yol almaya devam ediyor...
Ajda Pekkan’ın seslendirdiği güzel bir şarkı vardır.
‘’En güzeli senin kadar sevilmedi
Kimler geldi, kimler geçti
Korkma bu akşam gelip çalmam kapını
Başkası paylaşıyor alın yazını.’’
Aydın Halkı, bağrına basıp taçlandırdığı o ‘’Topuklu Efesini’’ gerçekten çok sevmişti. Ama bitti artık! Taht kurduğu kalplerde yok. Bahanesi, sebebi, nedeni, vesilesi, amacı her ne olursa olsun; tüm o zorlu mücadele koşullarında alınan 344 bin oyu, kendisine omuz atanlarla omuz omuza yürümek adına hiç düşünmeden pazarladı, pazarlık konusu yaptı…
Bundan gayrı haklının değil, güçlünün belediye başkanıdır. Hizmet adı altında Aydın Paris’e çevrilse, Tabakhane Deresi Venedik sokakları ile yarışacak güzelliğe getirilse olmaz. Bitti artık!
‘’Külkedisi Masalı’’, Teknik ressamın, ‘‘Aşk Tesadüfleri Sever’’ ile başlayan kişisel hikayesi, başarısıydı. ‘’Topuklu Efe’’ lakabıyla taçlandırıp efsaneleştiren ise Cumhuriyet Halk Partisi ve onun, Atatürk sevdası hiç bitmeyen, asla da bitmeyecek olan ‘’VEFALI’’ partilisiydi, seçmeniydi…
Değer miydi şu ölümlü Dünya’da? Öğrenmek için zamana gerek kalmayacak muhtemelen!
‘’Çerçioğlu'na parti rozetini, AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın takmaması dikkat çekti.
Öte yandan Çerçioğlu ile birlikte AK Parti'ye katılan 3 belediye başkanının ise rozetini bizzat Erdoğan taktı.’’ Basından.
Korku büyük bir yatırımdır, insanın içine düştüğünde sonsuz bir sadakat sağlar…
Sevgi ve sağlıcakla kalın dostlar…