Sinema tarihinin 11 dalda Oscar kazanan en görkemli yapımlarından biriydi. Hristiyanlığın hikâyesi olarak bilinen film; putperest Roma’nın dünyayı büyük bir hızla sarması zamanlarında, şu anki İsrail’de bulunan topraklarda doğan bir mücadele ve inancın öyküsünü anlatır.
Charlton Heston'ın, oynadığı başrolle efsaneleştiği filmdi. BEN-HUR !...
Anne ve kız kardeşini, sürgün edildikleri Cüzzamlılar Vadisi’ndeki tecrit mağaralarında bulur yıllar sonra. Deforme olmuş, iğrenç yüzlerindeki şişlik ve kapanmaz yaralarla görünmek istemezler. ‘’ Öldü!’’ dedirtirler. Bir kayanın arkasından onların perişan halini uzaktan izler, isteklerine saygı duyarak kendini göstermez…
Filmin, ‘Cüzzamlılar Mağarası' bölümünün en trajik, en vurucu sahnesinden kısa bir alıntıydı. Heston'ın, bu sahnedeki çaresiz bakışları ve döktüğü gözyaşları unutulmazdır. Cüzzam, sonuçları itibarıyla toplumdan korkunç bir dışlanma sebebiydi. Cüzzamlılar, çan çalarak ve "Kirli! Kirli!" diye bağırarak sağlıklı insanları kendilerinden uzak tutmak zorundaydılar…
Cüzzamlılara. Günahlarının bedelini bu yaşamda ödeme imkânı bahşedildiği için, bir sonraki yaşamlarında daha kolay affedileceklerine inanılırdı Ortaçağda…
Sebebi olduğu fiziksel görüntüleri itibarıyla en iğrenç hastalıklarda bir numaraya oynayandır!
Başkan Zeliha Aydın final konuşmasının bir yerinde; tıp öğrencilerine, ‘’cüzzam’’ diye bir hastalığı tanıyıp-tanımadıklarını, duyumlarının olup-olmadığını sorduğunda, ‘’duymadıkları’’ cevabını aldığını söyledi…
Filmlerde bile korku objesi olarak kullanılan. Tecrit edildikleri toplumdan, kümeslerde, ahırlarda yaşam mücadelesi verirken bulduğu cüzzam hastalarına ‘’fizikken ve ruhen dokunabilen.’’ Hastayı sadece hastalığı açısından ele alıp iyileştirmekle yetinmeyip. Sosyal olarak da ele alarak yaşamını kolaylaştırmaya çalışan bütünsel bakış açısına sahip.
‘’Tanrı’’nın bize armağanı olan bir cumhuriyet kadınıydı Prof. Dr. TÜRKAN SAYLAN…
Ve. Tıp literatüründen adını tırnaklarıyla kazıdığı. Tedavisi için bir ömür verdiği o hastalık. Bugün. Bir doktor adayının bile adını duymadığını söylediği! CÜZZAM…
‘’Ben, yüreği sadece insan sevgisiyle dolu bir hekimim. Ülkemi. İnsan haklarına ve hukuka saygılı, demokrasiye inanan hükûmetlerin idare etmesini isteyen bir vatanseverim.” Derken. Röportajında kullandığı son cümle o kadar anlamlıydı ki: “Daha ne çok işimiz var, bilseniz…”
BİR TİYATRO OYUNU: ‘’KURTULUŞUN KADINLARI’’…
ÇYDD’nin Aydın Şubesinin farkındalık yaratmaya devam eden şube yönetimi. Kusursuza yakın bir organizasyonla gerçekleştirdikleri gelincik tarlasındaki Cumhuriyet Balosu (1) etkinliğinden sonra, bu kez bir kültür hizmetiyle gönüllerde taht kurdular…
“Cumhuriyetimizin 100. Yılı” sebebiyle. Bu topraklar için mücadele etmiş. Canını vermiş bütün “Kuvayı Milliye Kadınlarına’’ ve “Cumhuriyet Kadınlarına” ithaf edilen dram, biyografi türü tek kişilik tiyatro oyunuyla...
‘’KURTULUŞUN KADINLARI’’
‘’Biz Anadolu kadınlarıyız. Biz kurtuluşun kadınlarıyız. Biz Anadolu’nun mihenk taşıyız. Biz Anadolu’nun kelebek kanatlı kadınlarıyız! Biz kelebek kadar narin olmayı da biliriz, çelik kadar sert olmayı da. Doğduk. Yaşadık ve öldük. Sonra. O narin kanatlarımızla bu dünyadan göçüp gittik…
Biz. Çete Ayşe’yiz. Kara Fatma. Gördesli Makbule. Nezahat Onbaşı. Tayyar Rahmiye. Halide Edip Adıvar. Halime Çavuş. Şerife Bacı. Kurtuluş Savaşı’nın pek çok kahraman kadınıyız.’’
Aydın Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin ev sahipliğinde. Hüseyin Kolay Kültür ve Sanat Evi organizasyonu. Tiyatro Ofisi dayanışması ile sahneye konulan.
‘’Kurtuluşun Kelebek Kanatlı Kadınlarının’’ bu topraklar için verdiği yürekli mücadelenin tüyler ürperten hikâyesi, Atatürk ile olan duygusal diyalogları. Doç. Dr. Birgül Yeşiloğlu Güler’in yazdığı. Ege Tiyatrolar Birliği Başkanı, Tiyatro Ofisi Koordinatörü, yazar-oyuncu Metin Güler’in yönettiği oyunla can buldu…
Milli Mücadele Tarihi’ne ışık tutan oyunda. Sanatçı Ecem Yüksel’in, olağanüstü performansı ile hayat verdiği kahraman kadınların hikâyesini, bir kütüphane ortamı sessizliğinde, adeta nefeslerimizi tutarak izledik…
70 dakika süren. Büyük bir beğeni ve ilgiyle izlenen. Şarkılı. Müzikli. Barkovizyon destekli. Görseli güçlü. Tarihe ışık tutan oyun sona erdiğinde. Duygu yoğunluğu içinde izleyenler tarafından ayakta alkışlanırken. Ecem Yüksel ağlıyordu…
Sözü. Kapanış konuşmasından kısa pasajlarla, dernek başkanı Eczacı Zeliha Aydın’a bırakalım.
‘’Değerli konuklar. Bugün burada ‘’Kurtuluşun Kadınlarını’’ izledik. Bu kahraman kadınlar kurtuluş savaşının kahramanlarıydı. Bu ülkede kahraman kadınlar bitmez. Türkiye cumhuriyeti kurulduktan sonra daha nice kahraman kadınlarımız oldu.
Sabiha gökçen. Afet inan. Semiha Berksoy. Afife jale…
Ve. Türkan saylan…
“Her eğitimli kadının bu Cumhuriyet’e borcu var.” diyerek binlerce genç kadına umut oldu.
13 Aralık 1935 de İstanbul’da dünyaya geldi. 18 Mayıs 2009 da İstanbul’da hayata veda etti.
Şimdi sizlere soruyorum…
Türkan hocam öldü mü?...’’
Ölmedi Sevgili Başkan. Ölmedi!...
Bazı insanlar ölümsüzdür. Bazı insanların kendisi gökyüzüdür ve memlekettir...
19 Aralık 2025. Şükran Güngör-Yıldız Kenter Tiyatro Salonu.
Bu özel gece için tüm emeği geçenlere, izleyiciler adına teşekkür ederim…
Sevgi ve sağlıcakla kalın dostlar…
(1) ‘’Çağdaş Türkiye’nin Gelecek Güvencesi’’ başlıklı yazım.
