Metin Devrim
Köşe Yazarı
Metin Devrim
 

12 EYLÜL 1980’DEN... 12 EYLÜL 2025’E…

"Asmayalım da besleyelim mi?" zihniyetinin vücut bulduğu, olgunlaşması için her türlü ortamın hazırlanmasına çanak tutulmuş bir darbeydi... Her yıldönümünde olduğu gibi, sosyal medyada, internet haber sitelerinde; 12 Eylül askeri darbesine ilişkin eleştiri yüklü karşıt yazılar okuyacağız bugün...   Darbenin karşıtı olduğunu ve buna en ağır ithamlar eşliğinde paylaşım yapan, bugün 60 yaşın üstünde birçok kişinin, bu darbenin Anayasasına %8,6 Hayır’a karşı %91,4 evet oyu vermiş olduğu gerçeğini de hatırlatalım!   Bugün insan hakları ihlâllerine, eğreti ve yarım yamalak bir demokrasiye, ciddi anlamda apoletiz edilmiş, hayatı dizi film ve futbol maçlarından ibaret hâle getirilmiş kitlelere, sol siyasetin ve sendikal hareketlerin mevcut düzeyine, bilim, felsefe, sanat üretmekten âciz üniversitelere, toplumsal sevgisizliğe, cehalete ve daha sayabileceğimiz nice musibete sahipsek: bunda hiç kuşkusuz 12 Eylül Darbesi'nin vebali çok büyüktür...   12 Eylül'ün aydınlatılmasının Türkiye'deki demokrasi, insan hakları, özgürlükler ve tabii ki "adalet" açısından büyük önem taşıdığı su götürmez bir gerçektir... Türkiye tarihindeki en kara lekedir 1980 darbesi...   Düşünemeyen, düşünmeye çekinen, biat etmeye alıştırılmış bir toplumun ortaya çıkmasının nedeni: 12 Eylül ihtilalinin ağır bilançosudur. Bir devletin, halkına uyguladığı faşizan baskının fotoğraflara yansımasıdır yaşanan zulümler... Bu topraklarda yaşayanların gerçek şansızlığı, içi cerahat dolu yaralarının temizlenmeden sarılmasıdır...   Oysa 12 Eylül askerî darbesinin, kardeş kavgasına son vermek olduğu gerekçesi ile yapıldığını söyleyen pek çok kişi vardır...   7 Kasım 1982'de referandum sandığı kurulduğunda seçmenler oyunu kullanırken bir sürprizle karşılaştı. Mavi pusulalar zarfların dışından seçilebiliyordu. Siyasi uzmanlara göre bu, askeri yönetimin "Hayır" verilmesini zorlaştıran bir taktiğiydi. ‘'Gök mavi ama bir işe yaramıyor. Eğer bulut gelirse yağmur yağıyor, bereket getiriyor’'. Diyen Evren, hemen her konuşmasında aba altından sopa gösteriyordu; "Eğer, 12 Eylül öncesine dönmeyi ve o felaketli günleri ve yılları tekrar ve bu sefer belki de daha da feci bir şekilde ve kurtuluş ümitleri kaybedilmiş bir surette yaşamayı istemiyorsak, sandık başında beyaz oy kullanarak, Anayasa'yı kabul diyecek ve böylece Anayasa'yı kabul edeceğiz".   Evren konuşmalarında "Hayır" cephesini eleştirirken; teröristlerin, dış güçlerle iş birliği yapanların, vatan hainlerinin, "Hayır" kampanyası yürüttüğünü öne sürüyordu. ‘’Dış güçler’’ ülkede, otoriter yönetimlerin bile-isteye kullandığı bir taktik olmuştur her zaman! Yeni Anayasa kabul edilirken Kenan Evren'in cumhurbaşkanlığı da geçici bir Anayasa maddesi gereğince onaylanmıştı. Türkiye'de siyasi uzmanlar yıllardır yüksek orandaki bu oylamadaki "Evet" oyunun nedenini tartışır. Kimi uzmanlara göre halkın büyük bölümü çatışma dönemine dönmek istemiyordu.   Kimine göreyse seçmen askerin yönetimden uzaklaşması için "Evet" oyu vermişti. Buna göre "Evet" verilince genel seçim sandığı kurulacaktı ve böylece asker yönetimden uzaklaşacaktı. "Gideceği limanı bilmeyene hiçbir rüzgârdan fayda gelmez.'' der Montaigne! 11 Eylül 1973.... Dün, Amerikan destekli, işbirlikçi General Pinoche’nin faşist darbesinin yıl dönümüydü. Bu darbeye Amerikan gizli servisleri bizzat katılmıştı ve bir anlamda onların eseriydi. Latin Amerika'da seçimle işbaşına gelen sosyalist bir hükümete, dolayısıyla rejime izin vermemek gerekiyordu, vermediler de... Şili darbesi bizim 12 Eylül darbesine hiç benzemez. Bizde sanki biraz danışıklı dövüş gibi bir şeydi bazı yönleriyle ve herkes boyun eğdiydi. Oysa Allende başkanlık sarayında direnerek öldü...   %91,4 gibi uçuk/deli bir oranda ‘’Evet’’ çıkaran böyle bir kültürün, geleneğin ve toplumun başbakanı ve muhalif lideri elbette şapkalarını alıp güle oynaya giderlerdi Zincirbozan’a! Çünkü bizde hemen herkes Amerikan sevicisiydi, azımsanmayacak bir rakam da işbirlikçi.   Salvador Guillermo Allende Gossens. Direnerek erken öldü, tarihe mal oldu. Bugün, hatta şu yazıyı okurken hala ondan söz ediyoruz. Çünkü Allende yurtseverlikti, ilkeydi, kişilikti... Bizimkiler yaşadı ve hatta siyasete bile döndüler. Altı kez gidip yedi kez başbakanlığa gelen fötr şapkamız bile vardı!    Şili halkından bir Allah’ın kulu tanımaz bizim darbe suskunlarını. İşte şimdi biz, o darbenin sonuçlarını yaşıyoruz. Elbette Şili de öyle. Ama aramızdaki bariz farkla!...   Sosyalizme genetik olarak yakınsak duran 1923 Cumhuriyetini, haliyle ulusalcı yapıyı kırmak, 1940-80 arası dönemde sağcı ve Amerikancı partilerin gayreti yetmedi tam olarak… Daha büyük bir altüst oluş gerekliydi. Kültürel anlamda da tam bir değişim ve dönüşüm şarttı.   12 Eylül askeri darbesinin en önemli özelliği faşist bir darbe oluşu falan değildir. Ülkenin tarihsel ve kültürel genetiğinin ve toplumun kodlarının değiştirilmesi ile ilgili oluşudur. O nedenledir ki emekçiler, solcular, yurtseverler ve hatta yurtsever sağcılar meseleyi tam on yıl kavrayamadılar. ‘’Karşı devrim, faşist darbe’’ gibi ezberlere takılıp kaldılar. Oysa ülkede 100 yılda bir olan bir altüst oluş yaşanıyor, sermaye kendisi için yeni bir ülke kuruyordu...   12 Eylül darbesi o nedenle tarihsel bir darbedir ve diğer darbelerden kökten ayrılır... 2017 referandumu ile başlayan süreçte, 1980 askeri darbesinin bir benzerini 45 yıl sonra sivil darbe şeklinde yaşadığımız günlerdeyiz. Artık yenidünya düzeni, kapitalizm ve emperyalizm boyutu daha otoriter düzenlere ve yönetimlere ihtiyaç duyuyor. Her istediğini hemen yapmak isteyen çok uluslu şirketlerin buna ihtiyacı var.   Türkiye bu düzene yeni bir askeri darbe ile de geçebilirdi. Ama ne gerek vardı? İktidar buna müsait ve istekliydi zaten! Ele geçirilmiş devlet kurumları ile bu iş gerçekleşebilirdi. PKK açılımı da bunun için gerekliydi. Şirketlerin yasasız, yönetmenliksiz, ayrıcalıklı olacağı, ücretlerin karın tokluğuna indirgeneceği yeni bir Dünya Türkiye’si bizi bekliyor...   'Okşayan elin kıymetini bilmeyenler, tekmeleyen ayağı öperler.' Douglas Adams.   Sevgi ve sağlıcakla kalın dostlar…
Ekleme Tarihi: 12 Eylül 2025 -Cuma
Metin Devrim

12 EYLÜL 1980’DEN... 12 EYLÜL 2025’E…

"Asmayalım da besleyelim mi?" zihniyetinin vücut bulduğu, olgunlaşması için her türlü ortamın hazırlanmasına çanak tutulmuş bir darbeydi...

Her yıldönümünde olduğu gibi, sosyal medyada, internet haber sitelerinde; 12 Eylül askeri darbesine ilişkin eleştiri yüklü karşıt yazılar okuyacağız bugün...

 

Darbenin karşıtı olduğunu ve buna en ağır ithamlar eşliğinde paylaşım yapan, bugün 60 yaşın üstünde birçok kişinin, bu darbenin Anayasasına %8,6 Hayır’a karşı %91,4 evet oyu vermiş olduğu gerçeğini de hatırlatalım!

 

Bugün insan hakları ihlâllerine, eğreti ve yarım yamalak bir demokrasiye, ciddi anlamda apoletiz edilmiş, hayatı dizi film ve futbol maçlarından ibaret hâle getirilmiş kitlelere, sol siyasetin ve sendikal hareketlerin mevcut düzeyine, bilim, felsefe, sanat üretmekten âciz üniversitelere, toplumsal sevgisizliğe, cehalete ve daha sayabileceğimiz nice musibete sahipsek: bunda hiç kuşkusuz 12 Eylül Darbesi'nin vebali çok büyüktür...

 

12 Eylül'ün aydınlatılmasının Türkiye'deki demokrasi, insan hakları, özgürlükler ve tabii ki "adalet" açısından büyük önem taşıdığı su götürmez bir gerçektir...

Türkiye tarihindeki en kara lekedir 1980 darbesi...

 

Düşünemeyen, düşünmeye çekinen, biat etmeye alıştırılmış bir toplumun ortaya çıkmasının nedeni: 12 Eylül ihtilalinin ağır bilançosudur.

Bir devletin, halkına uyguladığı faşizan baskının fotoğraflara yansımasıdır yaşanan zulümler...

Bu topraklarda yaşayanların gerçek şansızlığı, içi cerahat dolu yaralarının temizlenmeden sarılmasıdır...

 

Oysa 12 Eylül askerî darbesinin, kardeş kavgasına son vermek olduğu gerekçesi ile yapıldığını söyleyen pek çok kişi vardır...

 

7 Kasım 1982'de referandum sandığı kurulduğunda seçmenler oyunu kullanırken bir sürprizle karşılaştı. Mavi pusulalar zarfların dışından seçilebiliyordu. Siyasi uzmanlara göre bu, askeri yönetimin "Hayır" verilmesini zorlaştıran bir taktiğiydi.

‘'Gök mavi ama bir işe yaramıyor. Eğer bulut gelirse yağmur yağıyor, bereket getiriyor’'. Diyen Evren, hemen her konuşmasında aba altından sopa gösteriyordu;

"Eğer, 12 Eylül öncesine dönmeyi ve o felaketli günleri ve yılları tekrar ve bu sefer belki de daha da feci bir şekilde ve kurtuluş ümitleri kaybedilmiş bir surette yaşamayı istemiyorsak, sandık başında beyaz oy kullanarak, Anayasa'yı kabul diyecek ve böylece Anayasa'yı kabul edeceğiz".

 

Evren konuşmalarında "Hayır" cephesini eleştirirken; teröristlerin, dış güçlerle iş birliği yapanların, vatan hainlerinin, "Hayır" kampanyası yürüttüğünü öne sürüyordu.

‘’Dış güçler’’ ülkede, otoriter yönetimlerin bile-isteye kullandığı bir taktik olmuştur her zaman!

Yeni Anayasa kabul edilirken Kenan Evren'in cumhurbaşkanlığı da geçici bir Anayasa maddesi gereğince onaylanmıştı.

Türkiye'de siyasi uzmanlar yıllardır yüksek orandaki bu oylamadaki "Evet" oyunun nedenini tartışır. Kimi uzmanlara göre halkın büyük bölümü çatışma dönemine dönmek istemiyordu.

 

Kimine göreyse seçmen askerin yönetimden uzaklaşması için "Evet" oyu vermişti. Buna göre "Evet" verilince genel seçim sandığı kurulacaktı ve böylece asker yönetimden uzaklaşacaktı.

"Gideceği limanı bilmeyene hiçbir rüzgârdan fayda gelmez.'' der Montaigne!

11 Eylül 1973....

Dün, Amerikan destekli, işbirlikçi General Pinoche’nin faşist darbesinin yıl dönümüydü. Bu darbeye Amerikan gizli servisleri bizzat katılmıştı ve bir anlamda onların eseriydi.

Latin Amerika'da seçimle işbaşına gelen sosyalist bir hükümete, dolayısıyla rejime izin vermemek gerekiyordu, vermediler de... Şili darbesi bizim 12 Eylül darbesine hiç benzemez. Bizde sanki biraz danışıklı dövüş gibi bir şeydi bazı yönleriyle ve herkes boyun eğdiydi. Oysa Allende başkanlık sarayında direnerek öldü...

 

%91,4 gibi uçuk/deli bir oranda ‘’Evet’’ çıkaran böyle bir kültürün, geleneğin ve toplumun başbakanı ve muhalif lideri elbette şapkalarını alıp güle oynaya giderlerdi Zincirbozan’a!

Çünkü bizde hemen herkes Amerikan sevicisiydi, azımsanmayacak bir rakam da işbirlikçi.

 

Salvador Guillermo Allende Gossens. Direnerek erken öldü, tarihe mal oldu. Bugün, hatta şu yazıyı okurken hala ondan söz ediyoruz. Çünkü Allende yurtseverlikti, ilkeydi, kişilikti...

Bizimkiler yaşadı ve hatta siyasete bile döndüler. Altı kez gidip yedi kez başbakanlığa gelen fötr şapkamız bile vardı! 

 

Şili halkından bir Allah’ın kulu tanımaz bizim darbe suskunlarını. İşte şimdi biz, o darbenin sonuçlarını yaşıyoruz. Elbette Şili de öyle. Ama aramızdaki bariz farkla!...

 

Sosyalizme genetik olarak yakınsak duran 1923 Cumhuriyetini, haliyle ulusalcı yapıyı kırmak, 1940-80 arası dönemde sağcı ve Amerikancı partilerin gayreti yetmedi tam olarak…

Daha büyük bir altüst oluş gerekliydi. Kültürel anlamda da tam bir değişim ve dönüşüm şarttı.

 

12 Eylül askeri darbesinin en önemli özelliği faşist bir darbe oluşu falan değildir. Ülkenin tarihsel ve kültürel genetiğinin ve toplumun kodlarının değiştirilmesi ile ilgili oluşudur.

O nedenledir ki emekçiler, solcular, yurtseverler ve hatta yurtsever sağcılar meseleyi tam on yıl kavrayamadılar. ‘’Karşı devrim, faşist darbe’’ gibi ezberlere takılıp kaldılar. Oysa ülkede 100 yılda bir olan bir altüst oluş yaşanıyor, sermaye kendisi için yeni bir ülke kuruyordu...

 

12 Eylül darbesi o nedenle tarihsel bir darbedir ve diğer darbelerden kökten ayrılır...

2017 referandumu ile başlayan süreçte, 1980 askeri darbesinin bir benzerini 45 yıl sonra sivil darbe şeklinde yaşadığımız günlerdeyiz. Artık yenidünya düzeni, kapitalizm ve emperyalizm boyutu daha otoriter düzenlere ve yönetimlere ihtiyaç duyuyor. Her istediğini hemen yapmak isteyen çok uluslu şirketlerin buna ihtiyacı var.

 

Türkiye bu düzene yeni bir askeri darbe ile de geçebilirdi. Ama ne gerek vardı? İktidar buna müsait ve istekliydi zaten! Ele geçirilmiş devlet kurumları ile bu iş gerçekleşebilirdi.

PKK açılımı da bunun için gerekliydi. Şirketlerin yasasız, yönetmenliksiz, ayrıcalıklı olacağı, ücretlerin karın tokluğuna indirgeneceği yeni bir Dünya Türkiye’si bizi bekliyor...

 

'Okşayan elin kıymetini bilmeyenlertekmeleyen ayağı öperler.' Douglas Adams.

 

Sevgi ve sağlıcakla kalın dostlar…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve 1923tv.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.