Volkan İlgüz
Köşe Yazarı
Volkan İlgüz
 

1981’de Orman Niteliğini Yitirdi, 44 Yıl Sonra Satışa Çıktı

1981’de Orman Niteliğini Yitirdi, 44 Yıl Sonra Satışa Çıktı: 2B Arazileri Üzerinden Doğaya Açılan Kapı Mı, Tehlikeli Bir Algı Mı?   Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilen yeni düzenleme ile, 1981 yılı öncesinde orman vasfını kaybetmiş arazilerin hak sahiplerine tapu yoluyla devri süreci yeniden hız kazandı. Kamuoyunda “2B arazileri” olarak bilinen bu alanların satışa çıkartılması, yaklaşık 5 milyon vatandaşı ilgilendiriyor. 44 yıl önce orman olma niteliğini kaybeden bu topraklar, bugün artık hukuken Hazine taşınmazı sayılıyor. Ancak bu geçişin satır aralarında, doğa ve gelecek adına çok daha karmaşık bir tablo saklı olabilir.   Devlet, orman kadastrosu ve kullanım tespitleri doğrultusunda 1981 öncesinde sınır dışına çıkarılmış bu arazileri, fiilen kullanan kişilere satma kararı aldı. Bu sayede yıllardır “evim var ama tapum yok” diyen binlerce insan, ekonomik ve hukuki güvenceye kavuşmuş olacak. Bununla birlikte, bu arazilerin satışı devlet bütçesine katkı sağlayacak ve kırsal alanlarda mülkiyet sorunlarını çözme yönünde önemli bir adım olarak görülüyor.   Fakat asıl sorgulanması gereken yer burası: Bir düzenleme, yalnızca içeriğiyle değil, oluşturduğu algıyla da değerlendirilmelidir.   Toplumda yıllardır dillendirilen ve artık şehir efsanesine dönüşen tehlikeli bir düşünce var: “Bir ormanı yak, zamanla orman dışına çıkarılır, sonra tapuya dönüşür.” İşte bugün 1981 tarihli sınırlarla getirilen düzenlemeler, bu zihniyeti yeniden harekete geçirebilecek bir zemin yaratıyor. Çünkü eğer bir devlet, orman niteliğini yitirmiş bir alanı 44 yıl sonra satabiliyorsa, bazıları yarının ormanlarını bugünden yakarak benzer bir gelecek oluşturabileceğini sanabilir.   Bu yüzden 1981 tarihi bir sınır çizgisinden çok daha fazlasıdır. Bu tarih, doğanın yitirdiği değerlerin hukukla kayıt altına alındığı bir dönüm noktasıdır. Bugünkü düzenlemelerin yalnızca bu tarihten önce orman özelliğini kaybeden arazileri kapsadığı açıkça belirtilmelidir. Bu, hem yasaların güvenilirliği hem de çevre bilincinin korunması için elzemdir.   Ormanlar yalnızca ağaçlardan ibaret değildir. Onlar; suyun, toprağın, havanın, kuşların ve geleceğin ortak mirasıdır. 1981’den önce yok olmuş orman alanlarının bugün kullanıma açılması, geçmişin bir telafisi olabilir. Ama bugünün ormanlarının yarına taşınması artık bambaşka bir sorumluluktur. Eğer bu sorumluluğu göz ardı edersek, gelecekte ne tapu ne de toprak kalır.   Unutmayalım: Tapu, insana verilir; orman, hayata aittir. 1981’de yitirdiklerimizi anlamak, bugün sahip olduklarımızı korumaktan geçer.
Ekleme Tarihi: 18 June 2025 - Wednesday
Volkan İlgüz

1981’de Orman Niteliğini Yitirdi, 44 Yıl Sonra Satışa Çıktı

1981’de Orman Niteliğini Yitirdi, 44 Yıl Sonra Satışa Çıktı: 2B Arazileri Üzerinden Doğaya Açılan Kapı Mı, Tehlikeli Bir Algı Mı?

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilen yeni düzenleme ile, 1981 yılı öncesinde orman vasfını kaybetmiş arazilerin hak sahiplerine tapu yoluyla devri süreci yeniden hız kazandı. Kamuoyunda “2B arazileri” olarak bilinen bu alanların satışa çıkartılması, yaklaşık 5 milyon vatandaşı ilgilendiriyor. 44 yıl önce orman olma niteliğini kaybeden bu topraklar, bugün artık hukuken Hazine taşınmazı sayılıyor. Ancak bu geçişin satır aralarında, doğa ve gelecek adına çok daha karmaşık bir tablo saklı olabilir.

 

Devlet, orman kadastrosu ve kullanım tespitleri doğrultusunda 1981 öncesinde sınır dışına çıkarılmış bu arazileri, fiilen kullanan kişilere satma kararı aldı. Bu sayede yıllardır “evim var ama tapum yok” diyen binlerce insan, ekonomik ve hukuki güvenceye kavuşmuş olacak. Bununla birlikte, bu arazilerin satışı devlet bütçesine katkı sağlayacak ve kırsal alanlarda mülkiyet sorunlarını çözme yönünde önemli bir adım olarak görülüyor.

 

Fakat asıl sorgulanması gereken yer burası: Bir düzenleme, yalnızca içeriğiyle değil, oluşturduğu algıyla da değerlendirilmelidir.

 

Toplumda yıllardır dillendirilen ve artık şehir efsanesine dönüşen tehlikeli bir düşünce var:

“Bir ormanı yak, zamanla orman dışına çıkarılır, sonra tapuya dönüşür.”

İşte bugün 1981 tarihli sınırlarla getirilen düzenlemeler, bu zihniyeti yeniden harekete geçirebilecek bir zemin yaratıyor. Çünkü eğer bir devlet, orman niteliğini yitirmiş bir alanı 44 yıl sonra satabiliyorsa, bazıları yarının ormanlarını bugünden yakarak benzer bir gelecek oluşturabileceğini sanabilir.

 

Bu yüzden 1981 tarihi bir sınır çizgisinden çok daha fazlasıdır. Bu tarih, doğanın yitirdiği değerlerin hukukla kayıt altına alındığı bir dönüm noktasıdır. Bugünkü düzenlemelerin yalnızca bu tarihten önce orman özelliğini kaybeden arazileri kapsadığı açıkça belirtilmelidir. Bu, hem yasaların güvenilirliği hem de çevre bilincinin korunması için elzemdir.

 

Ormanlar yalnızca ağaçlardan ibaret değildir. Onlar; suyun, toprağın, havanın, kuşların ve geleceğin ortak mirasıdır. 1981’den önce yok olmuş orman alanlarının bugün kullanıma açılması, geçmişin bir telafisi olabilir. Ama bugünün ormanlarının yarına taşınması artık bambaşka bir sorumluluktur. Eğer bu sorumluluğu göz ardı edersek, gelecekte ne tapu ne de toprak kalır.

 

Unutmayalım: Tapu, insana verilir; orman, hayata aittir.

1981’de yitirdiklerimizi anlamak, bugün sahip olduklarımızı korumaktan geçer.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve 1923tv.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.