Havva Çetintürk
Köşe Yazarı
Havva Çetintürk
 

BU ŞEHİRDEN AYLA DİKMEN GEÇTİ

Tam da Ayla Dikmen’in “anlamazdın, anlamazdın” parçasının yeniden deli gibi dinlendiği günlerde  elime siyah beyaz bir fotoğraf geçince, hikayesini öğrenmek üzere Zafer Mahallesinde oturan Seher Hanımın evinin yolunu tuttum. Kapısını çaldığım Seher hanım beni içtenlikle karşıladı. Hal hatır ve tanışma sohbetimiz sonrası elimdeki siyah beyaz fotoğraf karesini gösterdim. “Aaa Ayla bu: Annesi Bedriye hanım ve ablasıyla… Hulusi Ambarlı’nın nişanında çekilmiş “dedi. Sıcak karşılama, hal hatır sonrası ona :  “ Seher Becerik’i tanıyabilir miyiz?” dedim.   - Aydın doğumluyum. İlk, orta, lise tahsilimi Aydın’da, üniversiteyi İstanbul’da bitirdim. 1957 yılında annemi, 1959’da, lise son sınıfta iken babamı kaybettim. 1969 senesinde Hilmi Becerik’le evlenerek,  zafer mahallesindeki bu eve gelin geldim. Ev, altlı- üstlü iki katlı olduğundan Cumhuriyet kadını kayınvalidem, kayınpederim, görümcemle birlikte yaşadım. Geçtiğimiz yıl eşimi kaybettim.          Eşim şehrin İlk Avukatlarından olup  Chp nin de önde gelen isimlerindendi. Kent kültürüne, tarihe meraklıydı. Ailesi de son derece kültürlü insanlardı. Kitaplığında bulunan dergi, belge ve kitapları ölümünden sonra ADÜ Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümüne bağışladım. Evde kitaplıkta öyle bekleyeceklerine denizde damla misali kent tarihine, araştırmacılara katkım olsun istedim. Eksik olmasın Sayın Günver Güneş bu konuda yardımcı oldu.        -Ayla Dikmen’le arkadaşlığınız nereden nasıl başladı ?  “Ayla benim Aydın Lisesinden arkadaşım olur. O yıllar Aydın Lisesinin orta kısmı vardı. Ayla ile orta birden orta üçe kadar beraber okuduk. Sanırım Ayla’nın bir yıl kaybı var. Ben bir üst sınıfa geçtim Ayla bir alt sınıfta kaldı. Lisede ayrı sınıflarda olsak da okul gecelerinde ve çalışmalarda görüşüyorduk. Onun zafer mahallesinde oturduğunu biliyordum. Ama bir gün onların oturduğu evin bitişiğinde oturacağımı o yıllar düşünmemiştim.   Ayla’lar hemen bu (eliyle yan evi işaret ederek ) bitişiğimizdeki evde oturmuşlar.  Görümcem Nedire hanım Yedi Eylül ilkokulunda öğretmendi.  Ayla’nın annesi de o okula öğretmen olarak atanıp bir de yan yana komşu olunca görümcemle arkadaşlıktan öte bağ kurulmuş. Görümcem Nedire “Biz,  pasta börek yapsak onlara gönderir, Dikmen ailesi yapsa bize gönderirdi. Hatta yılbaşı akşamları mutlaka birlikte kutlardık “Görümcem Nedire hanım Aylanın ablası Meral’i, Ağbisi Oktay’ı  dilinden düşürmezdi. Uzun yıllar dostluklarını  telefonla, bayramlarda kartlarla sürdürdüklerini bilirim.     Ben 1966 yılında buraya gelin geldiğimde Dikmen ailesinin  tayini çıkmış gitmişlerdi. Ben şahsen komşuluk hiç yapmadım Ayla’yı Zafer mahallesinden tanıyan Pınarbaşı Caddesi sakinleri ve gençleri: şarkı söylemeyi cok sevdiğini  anlatırlar.  Babası SSK müdürüydü.  Ayla lisede karakaşlı, karagözlü, incecik ,çocuksu kızdı.       Benim anılarım daha çok okulda yaşadıklarımız “ deyince merakla o yılların Aydın Lisesindeki öğretmenleri , eğitim öğretim kültür –sanatta bakışını sordum.        “Ayla Dikmen denilince “Niksar’ın Fidanları gelir aklıma” birde İhtilal öncesi, 1957-58 yıllarında, Adnan Menderes’in Başbakanlığı Döneminde, Refik Koraltan tarafından Aydın Lisesi’nin, Ankara’ya davet edilmesi” dedi. “O tarihlerde, müdürümüz Nurettin Baç’tı. Amerika’dan gelmişti. Eşi Münevver Hanım ile birlikte okulda çok değişikliklere imza atmışlardı. Lisenin gelişmesinde emekleri çoktur. Davet de onların zamanında oldu. Özel jimnastik hocaları, efe oyunları için çalıştırıcılar getirtildi. Bizler için, köylerden orijinal kıyafetler toplatıldı. Erkeklere efe kıyafetleri getirtildi. El emeği, göz nuru milli kıyafetlerimiz oldu. Müzik öğretmenimiz de İhsan Ünaldı dı. İhsan Bey’in de Aydın türküleri üzerine derlemeleri, çalışmaları vardı. Çok değerli bir hocaydı. Sesinden dolayı Ayla’yı ve bir arkadaşımız daha vardı, onu, çok severdi. Benim boyum posum iyiydi ama sesim güzel değildi. Yine de öğretmenim, babama folklor ekibine katılmamı isteyen bir yazı yazmıştı. Babam da katılmama izin vermişti.         Koro, solo, folklor ekibi olarak günlerce çalıştık. Ayla ile sınıflarımız ayrıydı ama bu çalışmalarda sık sık görüşüyorduk. Sonunda hazırlıklarımız bitti ve gitme günümüz geldi.           Aydın Gar’ına, Denizli’den özel bir tren geldi. Kostümlerimizle, müzik araç gereçlerimizle  kompartmanlara  yerleştik. İlk  uzun yol heyecanımızla  pencerelere yığıldık, yolcu eden ailelerimize el salladık.  Ayla, yol boyunca  bitmez tükenmez yaramazlıklarıyla treni kahkahalara boğdu. Aklımda kalan fıkra gibi bir anıyı aktarmadan geçemeyeceğim.            O günlerde cep telefonu, mesaj falan nerde?  Mektup vardı, sadece mektup… Ayla, Ankara’da okuyan Kıbrıslı bir gençle mektuplaşıyormuş. Mektup arkadaşı gence Ankara’ya geleceğini söylemiş. Genç de bu fırsatı kaçırmak istememiş, ‘ben de gelir seni karşılarım’ demiş. Her ikisi de birbirlerini nasıl tanıyacaklarını düşünmeye başlamışlar. Ayla’nın aklına Türk filmlerinden bir sahne gelmiş ve  ‘kırmızı karanfil olsun elinde’ yazmış göndermiş.                  Uzun bir gecenin ardından tren Ankara Garı’na girince Ayla pencereyi açtı kafasını uzattı baktı. Ve geriye dönüp ; A aaa gerçekten gelmiş elinde kırmızı karanfil. Ama zenci gibi hiç de yakışıklı değil “ demişti.” Arkadaşlar eğer beni sorarsa ben Ankara’ya gelmedim tamam mı?” diyerek tanışmaktan vazgeçti. Bir arkadaşımız da  karanfilli çocuğa Ayla’nın  gelmediğini, beklememesini söylemişti.                    Trenden inince bizi, Kız Teknik Okuluna götürdüler. Üç gün orada kaldık. Birinci gün, gece programımızda, Ulus’taki eski Ankara Palas Otelinde balo vardı. Gecede, Aydın’lı ve Başbakan olmasından dolayı Adnan Menderes bekleniyordu. Ama Adnan Menderes gelmedi. Avrupa gezisinde olduğunu öğrendik. Refik Koraltan meclis başkanıydı. Necati Çelimli ve Aydın milletvekilleri başta olmak üzere toplandık. Refik Koraltan, yaşça bizden daha büyük bir ablamızı dansa kaldırdı. Baloyu açtı. Ayla Dikmen o gece Türkü söyledi. Niksarın Fidanını da  hocamız derlemişti yanılmıyorsam onu da söyledi.  Daha sonra güçlü erkek sesleri de Aydın türkülerini seslendirdiler. Trende bile nota çalışmaları yapmıştık.               Bizler folklor ekibi olarak tek tek sandık açtırılıp toplanan milli kıyafetlerimizle sahnede oyunlarımızı sergilemiştik.  Muhteşemdik. Davetliler bizi ayakta alkışladı.        Ertesi gün, Necati Çelimli Bey masraflarını kendisinin karşıladığı bir kuzu çevirme ziyafetini ATATÜRK Orman Çiftliğinde verdi. Topluca Atatürk Orman Çiftliğinde piknik yaptık.      Proğram vedalaşmalarla sona erdi. Ertesi gün  aynı trenle Aydın’a döndük.        - Ayla Dikmen’le Okuldan sonra görüşmediniz mi ? Ayla ile yıllar sonra oğlumun sünnet düğününde görüştüm. Kayınvalidemler davet etmişti. Enis Berki ile birlikte Kuşadası Kısmet Otele geldi. Hatta bir fotoğrafta da görünüyor. Sarı saçları ve sahne tuvaletiyle ışıl ışıldı. Eski esmer hali kalmamıştı. Artık sarışındı. Ayla çok azimli, çok güzel bir kızdı. Liseden sonra zorlu bir hayatı olmuş. Ama yılmamış. Sanatçı ruhlu olmasından mı bilmem aşkı daima kendinden önce gelmişti. Ben onu şen şakrak liseli AYLA olarak hatırlıyorum.        Ben, Ayla Dikmen’i 1970 li yıllarda çıkan Hey ,Ses, Hayat dergilerinden Sarışın güzel kadın olarak hatırlıyorum. Ayrıca Seher hanımla  sohbetimizde Aydın Lisesinin 1950 lı yıllardaki kültür sanat alanındaki  başarısını, öğretmenleri ve Aydın’ın sosyal yaşantısını , kaybolan değerleri öğrenmiş oldum.. Hızla Değişen dünyamızda ne çok şey tüketiyoruz. İnsan ister istemez “eskiden herşey çok güzelmiş “ diyor. Yazımı anılarıyla değerli kılan Seher Becerik hanıma teşekkür ederim. Sevgiyle Kalın.
Ekleme Tarihi: 22 June 2025 - Sunday
Havva Çetintürk

BU ŞEHİRDEN AYLA DİKMEN GEÇTİ

Tam da Ayla Dikmen’in “anlamazdın, anlamazdın” parçasının yeniden deli gibi dinlendiği günlerde  elime siyah beyaz bir fotoğraf geçince, hikayesini öğrenmek üzere Zafer Mahallesinde oturan Seher Hanımın evinin yolunu tuttum. Kapısını çaldığım Seher hanım beni içtenlikle karşıladı. Hal hatır ve tanışma sohbetimiz sonrası elimdeki siyah beyaz fotoğraf karesini gösterdim. “Aaa Ayla bu: Annesi Bedriye hanım ve ablasıyla… Hulusi Ambarlı’nın nişanında çekilmiş “dedi. Sıcak karşılama, hal hatır sonrası ona :  “ Seher Becerik’i tanıyabilir miyiz?” dedim.

 

- Aydın doğumluyum. İlk, orta, lise tahsilimi Aydın’da, üniversiteyi İstanbul’da bitirdim. 1957 yılında annemi, 1959’da, lise son sınıfta iken babamı kaybettim. 1969 senesinde Hilmi Becerik’le evlenerek,  zafer mahallesindeki bu eve gelin geldim. Ev, altlı- üstlü iki katlı olduğundan Cumhuriyet kadını kayınvalidem, kayınpederim, görümcemle birlikte yaşadım. Geçtiğimiz yıl eşimi kaybettim.

         Eşim şehrin İlk Avukatlarından olup  Chp nin de önde gelen isimlerindendi. Kent kültürüne, tarihe meraklıydı. Ailesi de son derece kültürlü insanlardı. Kitaplığında bulunan dergi, belge ve kitapları ölümünden sonra ADÜ Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümüne bağışladım. Evde kitaplıkta öyle bekleyeceklerine denizde damla misali kent tarihine, araştırmacılara katkım olsun istedim. Eksik olmasın Sayın Günver Güneş bu konuda yardımcı oldu.

       -Ayla Dikmen’le arkadaşlığınız nereden nasıl başladı ?

 “Ayla benim Aydın Lisesinden arkadaşım olur. O yıllar Aydın Lisesinin orta kısmı vardı. Ayla ile orta birden orta üçe kadar beraber okuduk. Sanırım Ayla’nın bir yıl kaybı var. Ben bir üst sınıfa geçtim Ayla bir alt sınıfta kaldı. Lisede ayrı sınıflarda olsak da okul gecelerinde ve çalışmalarda görüşüyorduk. Onun zafer mahallesinde oturduğunu biliyordum. Ama bir gün onların oturduğu evin bitişiğinde oturacağımı o yıllar düşünmemiştim.

  Ayla’lar hemen bu (eliyle yan evi işaret ederek ) bitişiğimizdeki evde oturmuşlar.  Görümcem Nedire hanım Yedi Eylül ilkokulunda öğretmendi.  Ayla’nın annesi de o okula öğretmen olarak atanıp bir de yan yana komşu olunca görümcemle arkadaşlıktan öte bağ kurulmuş. Görümcem Nedire “Biz,  pasta börek yapsak onlara gönderir, Dikmen ailesi yapsa bize gönderirdi. Hatta yılbaşı akşamları mutlaka birlikte kutlardık “Görümcem Nedire hanım Aylanın ablası Meral’i, Ağbisi Oktay’ı  dilinden düşürmezdi. Uzun yıllar dostluklarını  telefonla, bayramlarda kartlarla sürdürdüklerini bilirim.   

 Ben 1966 yılında buraya gelin geldiğimde Dikmen ailesinin  tayini çıkmış gitmişlerdi. Ben şahsen komşuluk hiç yapmadım

Ayla’yı Zafer mahallesinden tanıyan Pınarbaşı Caddesi sakinleri ve gençleri: şarkı söylemeyi cok sevdiğini  anlatırlar.

 Babası SSK müdürüydü.  Ayla lisede karakaşlı, karagözlü, incecik ,çocuksu kızdı.

      Benim anılarım daha çok okulda yaşadıklarımız “ deyince merakla o yılların Aydın Lisesindeki öğretmenleri , eğitim öğretim kültür –sanatta bakışını sordum.   

    “Ayla Dikmen denilince “Niksar’ın Fidanları gelir aklıma” birde İhtilal öncesi, 1957-58 yıllarında, Adnan Menderes’in Başbakanlığı Döneminde, Refik Koraltan tarafından Aydın Lisesi’nin, Ankara’ya davet edilmesi” dedi.

“O tarihlerde, müdürümüz Nurettin Baç’tı. Amerika’dan gelmişti. Eşi Münevver Hanım ile birlikte okulda çok değişikliklere imza atmışlardı. Lisenin gelişmesinde emekleri çoktur. Davet de onların zamanında oldu. Özel jimnastik hocaları, efe oyunları için çalıştırıcılar getirtildi. Bizler için, köylerden orijinal kıyafetler toplatıldı. Erkeklere efe kıyafetleri getirtildi. El emeği, göz nuru milli kıyafetlerimiz oldu. Müzik öğretmenimiz de İhsan Ünaldı dı. İhsan Bey’in de Aydın türküleri üzerine derlemeleri, çalışmaları vardı. Çok değerli bir hocaydı. Sesinden dolayı Ayla’yı ve bir arkadaşımız daha vardı, onu, çok severdi. Benim boyum posum iyiydi ama sesim güzel değildi. Yine de öğretmenim, babama folklor ekibine katılmamı isteyen bir yazı yazmıştı. Babam da katılmama izin vermişti.

        Koro, solo, folklor ekibi olarak günlerce çalıştık. Ayla ile sınıflarımız ayrıydı ama bu çalışmalarda sık sık görüşüyorduk. Sonunda hazırlıklarımız bitti ve gitme günümüz geldi. 

         Aydın Gar’ına, Denizli’den özel bir tren geldi. Kostümlerimizle, müzik araç gereçlerimizle  kompartmanlara  yerleştik. İlk  uzun yol heyecanımızla  pencerelere yığıldık, yolcu eden ailelerimize el salladık.  Ayla, yol boyunca  bitmez tükenmez yaramazlıklarıyla treni kahkahalara boğdu. Aklımda kalan fıkra gibi bir anıyı aktarmadan geçemeyeceğim.

           O günlerde cep telefonu, mesaj falan nerde?  Mektup vardı, sadece mektup… Ayla, Ankara’da okuyan Kıbrıslı bir gençle mektuplaşıyormuş. Mektup arkadaşı gence Ankara’ya geleceğini söylemiş. Genç de bu fırsatı kaçırmak istememiş, ‘ben de gelir seni karşılarım’ demiş. Her ikisi de birbirlerini nasıl tanıyacaklarını düşünmeye başlamışlar. Ayla’nın aklına Türk filmlerinden bir sahne gelmiş ve  ‘kırmızı karanfil olsun elinde’ yazmış göndermiş.

                 Uzun bir gecenin ardından tren Ankara Garı’na girince Ayla pencereyi açtı kafasını uzattı baktı. Ve geriye dönüp ; A aaa gerçekten gelmiş elinde kırmızı karanfil. Ama zenci gibi hiç de yakışıklı değil “ demişti.” Arkadaşlar eğer beni sorarsa ben Ankara’ya gelmedim tamam mı?” diyerek tanışmaktan vazgeçti. Bir arkadaşımız da  karanfilli çocuğa Ayla’nın  gelmediğini, beklememesini söylemişti.

                   Trenden inince bizi, Kız Teknik Okuluna götürdüler. Üç gün orada kaldık. Birinci gün, gece programımızda, Ulus’taki eski Ankara Palas Otelinde balo vardı. Gecede, Aydın’lı ve Başbakan olmasından dolayı Adnan Menderes bekleniyordu. Ama Adnan Menderes gelmedi. Avrupa gezisinde olduğunu öğrendik. Refik Koraltan meclis başkanıydı. Necati Çelimli ve Aydın milletvekilleri başta olmak üzere toplandık. Refik Koraltan, yaşça bizden daha büyük bir ablamızı dansa kaldırdı. Baloyu açtı. Ayla Dikmen o gece Türkü söyledi. Niksarın Fidanını da  hocamız derlemişti yanılmıyorsam onu da söyledi.  Daha sonra güçlü erkek sesleri de Aydın türkülerini seslendirdiler. Trende bile nota çalışmaları yapmıştık.

              Bizler folklor ekibi olarak tek tek sandık açtırılıp toplanan milli kıyafetlerimizle sahnede oyunlarımızı sergilemiştik.  Muhteşemdik. Davetliler bizi ayakta alkışladı.

       Ertesi gün, Necati Çelimli Bey masraflarını kendisinin karşıladığı bir kuzu çevirme ziyafetini ATATÜRK Orman Çiftliğinde verdi. Topluca Atatürk Orman Çiftliğinde piknik yaptık.

     Proğram vedalaşmalarla sona erdi. Ertesi gün  aynı trenle Aydın’a döndük.

       - Ayla Dikmen’le Okuldan sonra görüşmediniz mi ?

Ayla ile yıllar sonra oğlumun sünnet düğününde görüştüm. Kayınvalidemler davet etmişti. Enis Berki ile birlikte Kuşadası Kısmet Otele geldi. Hatta bir fotoğrafta da görünüyor. Sarı saçları ve sahne tuvaletiyle ışıl ışıldı. Eski esmer hali kalmamıştı. Artık sarışındı. Ayla çok azimli, çok güzel bir kızdı. Liseden sonra zorlu bir hayatı olmuş. Ama yılmamış. Sanatçı ruhlu olmasından mı bilmem aşkı daima kendinden önce gelmişti. Ben onu şen şakrak liseli AYLA olarak hatırlıyorum.

     

 Ben, Ayla Dikmen’i 1970 li yıllarda çıkan Hey ,Ses, Hayat dergilerinden Sarışın güzel kadın olarak hatırlıyorum. Ayrıca Seher hanımla  sohbetimizde Aydın Lisesinin 1950 lı yıllardaki kültür sanat alanındaki  başarısını, öğretmenleri ve Aydın’ın sosyal yaşantısını , kaybolan değerleri öğrenmiş oldum.. Hızla Değişen dünyamızda ne çok şey tüketiyoruz. İnsan ister istemez “eskiden herşey çok güzelmiş “ diyor.

Yazımı anılarıyla değerli kılan Seher Becerik hanıma teşekkür ederim.

Sevgiyle Kalın.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve 1923tv.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.