Volkan İlgüz
Köşe Yazarı
Volkan İlgüz
 

TÜRKİYE’NİN SİYASİ KONJONKTÜRÜ: BÜTÜN TUŞLARA BASILAN BİR DÖNEM

Türkiye, siyaset sahnesinde alışılmış ezberlerin hızla bozulduğu bir döneme tanıklık ediyor. Artık ideolojik saflaşmaların yerini, pragmatizmin ve iktidar odaklı stratejik adımların aldığı bir siyasal düzlemden söz etmek mümkün. Bu dönüşümün merkezinde ise kuşkusuz Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) bulunuyor. Son gelişmeler gösteriyor ki, AK Parti, siyaset enstrümanlarının neredeyse tamamını aynı anda kullanmaya çalışarak, Türkiye siyasetinde “bütün tuşlara birden basmak” tabirinin ete kemiğe büründüğü bir süreci yönetiyor.   Yakın tarihimizde pek de yan yana gelmesi tahayyül edilmeyen MHP ile DEM Parti’nin aynı masada değilse bile aynı sürecin bileşenleri hâline gelmesi, siyasetin klasik kutuplaşma düzenini adeta paramparça etmiş durumda. Bu birliktelik bir tercih değil, adeta bir zorunluluk olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye’de siyaset artık ideolojik bloklar etrafında değil; taktiksel birliktelikler, kısa vadeli kazanımlar ve sistem içi denge oyunları üzerinden şekilleniyor. AK Parti, bir anlamda tüm siyasal kimlikleri aynı oyunun içine alarak bir üst siyaset düzlemi kurmuş durumda.   Bu siyasal mühendisliğin en dikkat çekici ayaklarından biri, kamuoyunda geniş yankı uyandıran bir genel af beklentisi. Binlerce mahkûmun tahliyesine neden olabilecek kapsamlı bir af taslağı üzerinde çalışıldığı iddiaları dillendirilirken, bu sürecin olası bir “silah bırakma” çağrısı ve “toplumsal barış” stratejisiyle iç içe geçirilerek yürütüldüğü görülüyor. Özellikle terör suçlarına yönelik bazı düzenlemelerin gündeme gelmesi, Türkiye’nin hem güvenlik politikaları hem de toplumsal hafızası açısından son derece hassas bir döneme girdiğini gösteriyor.   Bu noktada dikkat çeken bir diğer konu ise, siyasal rakiplerin konumlandırılması. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun potansiyel bir Cumhurbaşkanı adayı olarak öne çıkmasıyla birlikte, milliyetçi oyları bölebilecek aktörlerin, özellikle de Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ gibi isimlerin yargısal süreçlerle gündemde tutulması, bir strateji olarak okunuyor. Aynı bağlamda, İYİ Parti’nin içsel çalkantılar yaşadığı bir dönemde Meral Akşener ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasındaki diyalogun kamuoyuna yansıması da, merkez sağın konsolidasyonuna dair yeni bir hamlenin işareti olabilir.   Tüm bu gelişmelerin ışığında, Türkiye’nin bir erken seçim atmosferine doğru adım adım yaklaştığına dair emareler her geçen gün daha da belirginleşiyor. Siyasetin merkezinde yer alan AK Parti, yeniden iktidarı tahkim etmek adına neredeyse her kapıyı aralıyor, her ihtimali değerlendiriyor. Bu strateji, bir yandan geniş kitleleri kapsama iddiası taşırken, diğer yandan da tüm siyasi alanı yeniden şekillendirme iradesini içinde barındırıyor.   Bugün geldiğimiz noktada, Türkiye’deki siyaset anlayışı, ideolojik aidiyetlerden çok, yönetime devam etme refleksi etrafında şekilleniyor. Bu nedenle “bütün tuşlara birden basmak” mecazı, sadece bir siyasal hamleyi değil; aynı zamanda bir dönemin karakterini, ruhunu ve yönünü de tarif ediyor.   Toplumsal hafıza, siyasal akıl ve demokratik değerlere sadakatle yaklaşmamız gereken bu dönemde, yurttaşların da gelişmeleri dikkatle takip etmesi, her bir adımın ne anlama geldiğini sorgulaması, demokratik olgunluk açısından büyük önem taşımaktadır.  
Ekleme Tarihi: 25 May 2025 - Sunday
Volkan İlgüz

TÜRKİYE’NİN SİYASİ KONJONKTÜRÜ: BÜTÜN TUŞLARA BASILAN BİR DÖNEM

Türkiye, siyaset sahnesinde alışılmış ezberlerin hızla bozulduğu bir döneme tanıklık ediyor. Artık ideolojik saflaşmaların yerini, pragmatizmin ve iktidar odaklı stratejik adımların aldığı bir siyasal düzlemden söz etmek mümkün. Bu dönüşümün merkezinde ise kuşkusuz Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) bulunuyor. Son gelişmeler gösteriyor ki, AK Parti, siyaset enstrümanlarının neredeyse tamamını aynı anda kullanmaya çalışarak, Türkiye siyasetinde “bütün tuşlara birden basmak” tabirinin ete kemiğe büründüğü bir süreci yönetiyor.

 

Yakın tarihimizde pek de yan yana gelmesi tahayyül edilmeyen MHP ile DEM Parti’nin aynı masada değilse bile aynı sürecin bileşenleri hâline gelmesi, siyasetin klasik kutuplaşma düzenini adeta paramparça etmiş durumda. Bu birliktelik bir tercih değil, adeta bir zorunluluk olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye’de siyaset artık ideolojik bloklar etrafında değil; taktiksel birliktelikler, kısa vadeli kazanımlar ve sistem içi denge oyunları üzerinden şekilleniyor. AK Parti, bir anlamda tüm siyasal kimlikleri aynı oyunun içine alarak bir üst siyaset düzlemi kurmuş durumda.

 

Bu siyasal mühendisliğin en dikkat çekici ayaklarından biri, kamuoyunda geniş yankı uyandıran bir genel af beklentisi. Binlerce mahkûmun tahliyesine neden olabilecek kapsamlı bir af taslağı üzerinde çalışıldığı iddiaları dillendirilirken, bu sürecin olası bir “silah bırakma” çağrısı ve “toplumsal barış” stratejisiyle iç içe geçirilerek yürütüldüğü görülüyor. Özellikle terör suçlarına yönelik bazı düzenlemelerin gündeme gelmesi, Türkiye’nin hem güvenlik politikaları hem de toplumsal hafızası açısından son derece hassas bir döneme girdiğini gösteriyor.

 

Bu noktada dikkat çeken bir diğer konu ise, siyasal rakiplerin konumlandırılması. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun potansiyel bir Cumhurbaşkanı adayı olarak öne çıkmasıyla birlikte, milliyetçi oyları bölebilecek aktörlerin, özellikle de Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ gibi isimlerin yargısal süreçlerle gündemde tutulması, bir strateji olarak okunuyor. Aynı bağlamda, İYİ Parti’nin içsel çalkantılar yaşadığı bir dönemde Meral Akşener ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasındaki diyalogun kamuoyuna yansıması da, merkez sağın konsolidasyonuna dair yeni bir hamlenin işareti olabilir.

 

Tüm bu gelişmelerin ışığında, Türkiye’nin bir erken seçim atmosferine doğru adım adım yaklaştığına dair emareler her geçen gün daha da belirginleşiyor. Siyasetin merkezinde yer alan AK Parti, yeniden iktidarı tahkim etmek adına neredeyse her kapıyı aralıyor, her ihtimali değerlendiriyor. Bu strateji, bir yandan geniş kitleleri kapsama iddiası taşırken, diğer yandan da tüm siyasi alanı yeniden şekillendirme iradesini içinde barındırıyor.

 

Bugün geldiğimiz noktada, Türkiye’deki siyaset anlayışı, ideolojik aidiyetlerden çok, yönetime devam etme refleksi etrafında şekilleniyor. Bu nedenle “bütün tuşlara birden basmak” mecazı, sadece bir siyasal hamleyi değil; aynı zamanda bir dönemin karakterini, ruhunu ve yönünü de tarif ediyor.

 

Toplumsal hafıza, siyasal akıl ve demokratik değerlere sadakatle yaklaşmamız gereken bu dönemde, yurttaşların da gelişmeleri dikkatle takip etmesi, her bir adımın ne anlama geldiğini sorgulaması, demokratik olgunluk açısından büyük önem taşımaktadır.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve 1923tv.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.