2007 yılıydı sanırım , hanımefendi CHP Aydın Milletvekili olarak Ankara’da siyaset yapıyor , bendenizde genç bir muhabir olarak Yeni Asır’da çalışıyorum.
Hanımefendi , basına açık bir parti toplantısında Ak Parti kadın kollarının kapı kapı gezdiğini ifade ederek , “Ak Parti Kadın Kolları adeta Hamas gibi çalışıyor” şeklinde bir benzetme kullanmıştı , doğal olarak o günün Yeni Asır’ın da haber yaptık.
Haberin çıktığı günün öğleden sonrasıydı sanırım , bürodaki arkadaşım İlknur yan odadan Milletvekili Özlem Çerçioğlu’nun aradığını söyledi. Telefona giderken kendi kendime haberde bir eksiklik bulmuş olabileceğini düşünmüştüm. Telefonu elime alınca öyle olmadığını anladım.
Vekil hanım hafif sert bir ses tonuyla , “Kardeşim Önder haber güzel olmuş tamam da , o fotoğraf ne öyle ya , başka foto bulamadın mı? , mikrofonu yiyecek gibi çıkmışım” deyince şaşkınlık ve rahatlama ile foto konusundaki hassasiyetini anladığıma dair bir şeyler söylemiştim , neyse işte geçmiş gün.
Düşündüğünüzün aksine bu anekdotun sebebi, “bakın hele AK Partiye geçmeden önce Ak Partiye neler söylüyormuş” meselesi değil , zaten o ziyadesiyle yapıldı yapılmaya da devam ediyor. Bu anekdotun sebebi hanımefendinin sadece kendi gerçeklerinin bir bütün içerisinde her şeyden önemli olduğunun bendeki ilk sinyaliydi , o gün ilginç gelmişti yıllar sonra anlamlandırabildim.
Bu anekdottan bir iki sene sonra rahmetli Deniz Baykal’ın “yürü ya kızım” demesiyle 16 yılın sonunda tarzını, yöntemini, siyaset yapma biçimini bir hayli iyi öğrendik. Övünmek için söylemiyorum çünkü övünülecek bir şey olarak görmüyorum ama yakınında çalıştım.
Kurumsal kimlik yararına da olsa farklı fikirlerden pek hoşlanmaz. Genelde farklı fikirlerde olanların saptanması konusunda uzmanlaşmıştır. Bu arada , Uçurtmayı Vurmasınlar filmindeki hapishane müdürünün milleti birbirine denetlettirme sahnesi müthiştir , izleyin derim. Konumuza dönersek ikinci dönemiyle birlikte çoğu siyasinin yakalandığı güç zehirlenmesidir aslında yaşadığı.
Demokrasinin olmazsa olmazı olan eleştiri ve övgü haricindeki her uyarıyı bir tehdit ve kendine kurulmuş bir şer kumpası olarak gördüğü için “çivi görürsem çakarım” diye yıllardır elinde siyasi çekiçle geziniyor , farkında mı bilemem.
Eleştiriden hoşlanmamak yerel basına karşı olan algılarını da yıllar içinde farklı bir boyuta çekti. Haliyle , “evreka , evreka” diyerek sadece alkışlayan kendi yerel medyasını da icat etmiş oldu.
Eleştirel sorular ve bunları sorabilecek gazeteciler yerine önceden belirlenmiş kişilerle önceden belirlenmiş sorulara verilen , “Almanya bizi kıskanıyor” tarzı açıklamalara mutlaka denk gelmişsinizdir.
Bugüne kadar ekibi ile birlikte kamuoyu önünde tartışmaya açık bir diyalog ortamı yerine hep tek yönlü bir iletişim tarzını benimsedi. Oysa şeffaflık ve hesap verebilirlik, çağdaş yerel yönetimin temelidir , o ne ola ki.?!
Hakkını vermek lazım ,siyasi amellerinde sıkışınca bugüne kadar “cambaza bak” algı yönetimini çok iyi kullandı. Ta ki 344 bin oyun hesabını gargaraya getirip cambaza baktırmak için Aydın’ın İlçelerine astırdığı abuk subuk pankartlar yerine Aydınlı direkt olarak kendisine bakıncaya kadar.
Onun için Çeştepe’deki konserine vatandaş gitmedi , festivalde gençler yüksek sesle protesto etti. Çarşıya , pazara çıkınca road runner gibi bir gelirken birde giderken görüyorsunuz.
Sayın başkan anladı mı bilmem ama Aydınlı artık cambaza bakmıyor , kadrajda kendisi var. Uzun süredir yürüttüğü siyaset tarzı iflas etmiş durumda. 344 bin oyu araklanan vatandaş artık daha yüksek sesle şeffaf, hesap verebilir, eleştiriden korkmayan bir yönetim tarzını talep ediyor..
Özlem hanım Beştepe’ye selam çakarak Aydın’da tarih yazacaklarını söylüyor amma hanımefendi 344 bin oyun vebaliyle çoktan siyasi mefta oldu farkında değil.
Aydınlı sandıkta son çiviyi çakınca anlayacak.
