Aydın kamuoyunda “Özlem Çerçioğlu AKP’ye geçiyor” diyerek ortaya koyduğum kulis bilgileri,
ilk başta dedikodu gibi görülse de bu konuda yapmış olduğum paylaşımlarımın bugün siyasi gerçekliğe dönüştüğünü görmek güzel.
Ancak meseleyi sadece parti değiştirmek olarak görmek, perde arkasındaki gerçekleri atlamak demektir.
Bu kararın arkasında siyasi yalnızlık, aile şirketinin içinde bulunduğu ekonomik durgunluk ve yargı baskısının olduğu inkâr edilemez bir gerçektir.
Son Dönemde CHP’de Yok Sayılan Bir İsim Olmuştu
Yıllarca CHP’nin Ege’deki en güçlü yerel yöneticilerinden biri olan Özlem Çerçioğlu,
bugün partisi içinde açıkça yalnızlaştırılmış, yok sayılarak “istenmiyorsun, bu son dönemin aklını başına al” baskısı altında bırakılmış bir pozisyonda kaldı.
Genel Başkan Özgür Özel’in mesafeli tutumu, kamuoyuna yansıyan soğuk fotoğraflar ve parti içi muhalefetin dışlayıcı tavırları,
bir karar verilmesini zorunlu hale getirdi, hızlandırdı.
Çerçioğlu’nun 4 dönem zafer kazanmış bir belediye başkanı olmasına rağmen,
delege seçimleri aracılığıyla “partisizleştirilmiş” bir siyasetçi konumuna düşürülmek istenmesi, bardağı taşıran gelişme oldu.
Ekonomik Baskıların Aile Üzerindeki Etkisi
Çerçioğlu’nun eşiyle bağlantılı olan Jantsa, bir dönem borsada dikkat çeken şirketlerden biriydi.
Ancak son dönemde hem sektörel durgunluk hem de Jantsa hisselerinde yaşanan sert düşüşler,
ailenin ekonomik anlamda ciddi bir daralma yaşadığını gösteriyor.
Çerçioğlu’nun AKP’ye geçişi haberleriyle birlikte aile şirketi üzerindeki ekonomik baskıların azalması,
“toparlanma desteği” ile ekonomik rahatlama sağlaması, borsada Jantsa hisselerinin şimdiden yükselmesine büyük etki yaptı.
Kapanmayan Dosyalar, Bitmeyen Davalar
Hakkında devam eden ve zaman zaman basında gündeme gelen yargı süreçleri de Çerçioğlu’nun siyasi hamlelerini etkilediğini biliyoruz.
Cumhur İttifakı’na geçişin, Ankara bürokrasisi ve yargı kurumlarıyla daha uyumlu bir dönemi beraberinde getireceği,
bazı dosyaların “raflara kalkabileceği” iddiasını güçlendiriyor.
Bütün bu gelişmeleri göz önüne aldığımızda, Çerçioğlu için bunun bir savunma hamlesi olarak değil,
hem ailesi hem de kendisi açısından siyasette ayakta kalma stratejisi olduğu görülüyor.
Elbette bu geçişin seçmende yarattığı hayal kırıklığı inkâr edilemez.
Ancak Aydın’daki birçok seçmen için Özlem Çerçioğlu, partiden bağımsız bir kişi haline geldi.
Kadın seçmenlerin gözünde “halkın başkanı” imajı sert tepkileri de yumuşatabilir.
Bazıları için bu hamle “bencillik”, bazıları içinse “vefasızlık” olarak görünse de;
gerçek şu ki siyasette hayatta kalmak, koşullara göre pozisyon almayı gerektiriyor.
Bu karar “siyasi kaçış”tan çok zorunlu bir karar olarak değerlendirildiğinde,
CHP içindeki kırılmalar, ekonomik daralmalar ve hukuki baskılar da birleşince,
Özlem Çerçioğlu için AKP’ye geçmek sadece yeni bir yol değil;
belki de ayakta kalmanın tek yolu olarak görülebilir.
Siyaset bazen cesaret, bazen de stratejik bir geri çekilme hamlesi olarak karşımıza çıkar.
Çerçioğlu’nun bu kararı, bu iki çizginin tam kesiştiği noktada duruyor.
Kişisel bir zafer mi? Kaybedilen bir başkanlık mı? Bilemiyorum.
Önümüzde uzun bir yol var, bekleyip göreceğiz: CHP mi güçlü, Çerçioğlu mu güçlü ortaya çıkacaktır.
Her zaman olduğu gibi, takdir okuyucularındır.